27 Mart 2012 Salı

Şehid Ali Şükrü Bey


 Ali Şükrü Bey (1884; Vakfıkebir, Trabzon - 27 Mart 1923; Ankara),
1.TBMM'de Trabzon milletvekili olarak yer alan ve muhalif görüşleriyle tanınan Türk siyasetçi.

Heybeli Ada'da bulunan Bahriye Mektebi'nde öğrenim gördü. Burayı 1904 yılından tamamladı ve bahriye erkanıharp subayı oldu. 1909 yılında Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti'nde ikinci başkanlık görevini üstlendi.

Yüzbaşı rütbesinde iken askerlikten istifa edip siyasete atılmaya karar verdi. İttihat ve Terakki aleyhtarı görüşlere sahip olan Ali Şükrü Bey, 1920'de Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Trabzon mebusu seçildi. Daha sonra Ankara'da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de Trabzon milletvekili olarak girdi. Mustafa Kemal'in önderliğindeki Birinci Grup'a muhalif milletvekillerinin toplandığı İkinci Grup'un liderlerinden biriydi. Mustafa Kemal'in Hâkimiyeti Milliye gazetesine karşı Tan gazetesini yayınlamaya başladı.

İsmet Paşa'nın hariciyeci olmadığı için Lozan'da acemice işler yaptığını ve TBMM'nin kendisine verdiği yetki sınırlarının dışına çıkarak müzakereleri sürdürdüğünü savunan Ali Şükrü Bey, Lozan'da devam eden müzakerelerin durumu hakkında TBMM'ye açıklanan resmi bilgiler ile dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri dile getirdi.

1. TBMM'de Mustafa Kemal'e karşı en sert muhalefeti ortaya koyan milletvekili olarak tanındı.

27 Mart 1923 günü Mustafa Kemal'in azmettirmesiyle Topal Osman tarafından şehid edildi.



26 Mart 2012 Pazartesi

Meydan


MEYDAN 
Tek istikamet, Kabe;
Ve tek örnek, Sahabe…
Böyle yükseldi sütun,
Böyle kuruldu kubbe.
Derken nuru kararttı.
Yobazda kara cübbe.
Tuzağa düştü arslan;
Sorguç takıldı kelbe.
Vatan, yüzelli yıldır,
Mânâda bir harabe.
Artık iman ve ahlâk,
Türbedarsız bir türbe.
Ne hâtıra maziden,
Ne isim, ne kitabe…
Düşmek, yükselmek oldu;
Uçurum da mertebe…
Ağla ey koca tarih
Bu acıklı nasibe!
Nerdesin ulvî fikir,
Çilekeş murakabe?
Sahte devrimler boyu
Tarihî muhasebe?
Bağlıdır bu felâket,
Tek tipe, tek sebebe.
Bir tip, mücerret model;
Batı ajanı kahbe!
Sürüyü teslim eden,
Avrupalı celebe…
Hale bak, şu hale bak;
Eve, yurda, mektebe!
Baba oğlundan mahcup,
Hocasından talebe…
Bizde profesör derler.
Kitap yüklü merkebe.
Lisan diye, hırlayış;
Kültür diye, alfabe…
Pazar müflis, kent deli,
Köy boş, karakol izbe…
Bir çatışma, boğuşma;
Şeytan uğrunda cezbe.
Karışmış gazetede
Necaset mürekkebe.
Ne bulduk, parti parti.
Eyledik de tecrübe?
Bir kısmı İbn-i Sebe.
Gerçeğe aykırılık;
Uygunsuzluk mezhebe…
İslâm, gidip gelen top,
Bir hizipten bir hizbe.
Hak yolunda bir lider;
Memur, hakkı tahribe.
Düne kadar dışdandı,
Şimdi de içten darbe.
Diyanet işleri ki,
Uymaz farza, vacibe.
İlminde gaiblerin
Haşyet duymaz gaibe.
Yeni bir mamul eşya;
Fetvaları şaibe.
Bu muydu Büyük Doğu,
Kırk yıllık muhasebe?
Deli olsa yanaşmaz
İşlerini tasvibe!
Ya sanayi masalı;
Derya rolünde habbe?
Saksı içinde çınar;
Görülmemiş acibe…
Nefes almadan vermek…
Sor bu işi tabibe!
İş arayan bir millet;
Diyar diyar göçebe…
Şerefli Ortak Pazar;
Ona aş, sana küsbe!
İçyüzü bu dâvanın,
Köle olmak salibe…
Dünkü sultan bugün kul,
Tâ meşnktan mağrıbe.
Rüşvetle maaşa zam,
Enflasyonla debdebe.
Yüz lira ona iner,
Daha inmeden cebe.
Gidere tâbi gelir;
Dibi sökülmüş heybe.
“Doğa”da buldukları,
Zelzele ve seylâbe.
Biçare demokrasi,
Karanlıkta körebe.
Parti bölücü âlet,
Batıdan bize hibe.
Gel de ey gerçek parti,
Partiyi batır dibe!
Her türlü sahteliği
Yıkmak sana vecibe!
Bu işi ne temizler,
Hangi ok, hangi ateş,
Hangi söz, hangi hutbe?
Bir nesil bekliyoruz,
Büyük nizama gebe.
Nedir o nizam, nedir?
Boyun eğmektir Rabbe!
Milliyet ruha bağlı;
Kıymet sadece kalbe.
Fatih’te erimiştir,
Cengiz Han ve Kurt Cebe.
Davet gücü İslâmda
Komünisti edebe.
Her şey, her şey İslâmda;
Ferde ve kavme rütbe.
Bizde, kutsi emanet;
Biz de yarın galebe!
Gün geldi, saat çaldı;
İşte yol, koş takibe!
Yetmez mi esaretin;
Ey Türkoğlu, davran be!


Necip Fazıl Kısakürek
(1975) 


Büyük Doğu bayrağı İBDA ile en öne


21 Mart 2012 Çarşamba

Allahsız



Allahsız


1 —
Güya münevver geçinen, fakat ayağını nereye bastığı ve yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmıyan, kokmaz, bulaşmaz bir zümre vardır ki, Birinci Cumhur Reisi hakkında şöyle düşünür: «Onun İslâmiyete hiçbir zararı olmamıştır! Belki de, kaba taassubu yok etmek bakımından dine faydası dokunmuştur! Ne imana, ne ibadete, ne de herhangi bir dini esasa el sürmüş değildir!» Böyleleri, benzerleri ve benzerlerinin benzerleri arasında, Birinci Cumhur Reisini rahmetle ananlar, ona Mevlit okutturanlar bile vardır.


2 — Halbuki Birinci Cumhur Reisi, herhangi bir temenniye «İnşaallah...» duasını katan insan için «Bak, Allahtan bekliyor, Allaha inanıyor!» diye mukabele edecek ve Kâinatın Mefhari hakkında «Donsuz Bedevi!» hakaretini savuracak kadar Allah ve Resulünün düşmanıydı.

3 — Bize her şeyden evvel düşen borç, kıymet hükmümüzü izhara lüzum bile görmeden, ukdelerin ukdesi ve bütün tarihi görüş inkılâbının düğüm noktası olan Birinci Cumhur Reisi mevzuunda, sadece ilmî ve (Akademik) hüccetlerle onun din, İslâmiyet ve Peygambere karşı vaziyetini tesbit etmek ve hiç olmazsa «Dine ne yaptı?» sözüne sarf imkânı bırakmamaktır. Renkler, siyahla beyaz halinde belli olsun da, mücadele ona göre dürüst ve namuskârane cereyan etsin; fakat, mevzuları bir türlü çerçeveliyememekte en feci idrak belâsı olan renkleri birbirine karıştırma zaafının önüne geçilmiş olsun...

4 — Bütün icraatı, baştan başa en keskin din ve şeriat düşmanlığını billûrlaştıran Birinci Cumhur Reisinin bu mevzuda izhar edilmiş (net) ve (ideolojik) sözleri ve görüşleri büyük bir yekûn teşkil etmediği ve bilinmediği için, icraatı sözden daha büyük bir fikir tecellisi diye alacak herhangi bir irfan zümresinin de eksikliği yüzünden, Birinci Cumhur Reisi hakkında «Canım, İslamiyete ne yaptı? Allaha ve Peygambere inanmadığı nereden malûm?» gibi bir demagocyaya muhatap bulunabilmektedir.

5 — Şimdi bizim yapacağımız, din ve imanı yok etmek için 15 yıllık icraatı dağ gibi yükselen ve bütün bir «lisan-ı hal» ile her şeyi söyliyen Birinci Cumhur Reisinin bu icraata esas teşkil edici kanaat ve sözlerini, üzerinde münakaşa edilmez şekilde vesikalara bağlamak ve onun bu cephesini artık inhiraf kabul etmez bir vuzuhla tesbit etmektir. Böylece, dine en küçük bir temayül ve sevgi içinde, Birinci Cumhur Reisini müdafaaya imkân kalmamalıdır. Müdafaacıları, cephelerini apaçık göstermeğe mahkûm şekilde, Birinci Cumhur Reisi dostluğiyle Allah ve Peygamber düşmanlığını bir arada temsile mecbur tutulmalıdır.

6 — Bu hususta tek, kafi ve riyazi hüccet, Birinci Cumhur Reisinin bizzat yazdığı, devlet işlerini bırakarak mevsimlerce meşgul olduğu ve 1931 yılında Maarif Vekâleti armasiyle devlete mal ve tabettirdiği meşhur tarihtir. Bu tarih onun bütün ruh (portre) sini ve dünya görüşünü hulâsa eder. İşte bu tarihin daha ilk sahifelerinde, Birinci Cumhur Reisinin zekâdan başka (idealist) hiçbir kıymete inanmadığı ve bütün ruh ve mavera âlemini insanlarca uydurulmuş birer masal saydığı hemen belli olur:
«Bundan, tabiatı anlamakta zekâmı en büyük cevher ve müessir olduğu anlaşılıyor ki, tabiatın fevkinde ve haricindeki bütün mefhumların, insan dimağı için kendi tarafından uydurma şeylerden başka bir şey olmadığı meydana çıkar.»
Cilt 1, sahife 2, satır 35 ilâ 39.

7 — Birinci Cumhur Reisi, sadece umumi mânada bir «Allahsız» değil, ruhunda en küçük (idealist) havaya pay bırakmıyan koyu ve sert bir (materyalist) tir. Bu bakımdan, belki de (Karl Marks) ve (Lenin) i aşacak bir istidatta, kaba maddeden başka bir hedef tanımaz:
«Her halde hayatın, herhangi bir tabiat harici âmilin müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabii, zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek lazımdır.»
Cilt 1. sahife 5. satır 10 ilâ 17.

8 — Umumi mânadaki bu ruh seciyesinden sonra Birinci Cumhur Reisi, pek, ama pek hususî mânada tam bir İslâmiyet düşmanıdır:
«Mekkeliler Arapları kendi mabetlerine çekebilmek için Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mabut tanılan 360 putu Kabede yerleştirmişlerdi. Kabenin kutsiyetini Yahudi ananelerine de raptetmişlerdi. Bu uydurmalara göre İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail'i buraya getirmişti.
Bunların hepsi, bittabi, sonradan uydurulmuş masallardır.»
Cilt 2, sahife 85, satır 19 ilâ 27. 

9 — Birinci Cumhur Reisinin bütün hayat, fikir ve hamlelerine hâkim olan en büyük nefret kutbu, bizzat Allahın Sevgilisidir. Bu tarih kitabında, en küçük bir hürmet edası gösterilmeksizin sadece hâs ve mukaddes ismiyle, polis zabıtlarındaki sanıklara ait üslûpla anılan Gaye-İnsan ve Ufuk-Peygamber (Salât ve Selâm O'na olsun) hattâ kasden methediliyormuş gibi durulduğu noktalarda bile sistemle düşürülmek istenmiştir. Mukaddes ismi nokta nokta göstererek metinleri takdim ediyoruz:
«........ 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını, kendisinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davet etmeğe başladı.»
Cilt 2, sahife 89, satır 15 ilâ 18.

10 — Birinci Cumhur Reisince her şey Allah Resulü tarafından (hâşâ) uydurulmuştur. Bu uydurmaların (namütenahi defa hâşâ) mecmuası da Kur'andır; yoksa o. sanıldığı gibi, Allahın kelâmı değildir:
«........'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir.»
Cilt 2. sahife 90. satır 25 ila 26.
Bakınız, uydurma diye iddia ettiği mukaddes oluşların izahını nasıl yapıyor ve Peygambere nasıl bir hile isnat ediyor:
«O, Arapların ahlâk ve âdetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunların ıslahı için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.»
Cilt 2, sahife 40, satır 33 ilâ 36.
Aynı hile isnadının devamı:
«........ uzun bir devredeki tefekkürlerin mahsulü olan âyetleri, lüzum ve ihtiyaçlara göre takdir ediyordu.»
Cilt 2, sahife 41, satır 26 ilâ 27.

11 — O kadar İslâmiyet düşmanıdır ki, bu dinde samimî olanları bile yabancılar kabul eder ve onun kaynak teşkil etliği ırk ve kavmi, İslâmiyetle beraber düşürmek ister:
«Arap olmıyan, kavimler İslamiyeti hırsla benimsediler, halbuki asıl Araplardan olan sınıflar İslamiyeti, tahakküm etmek için bir siyaset vasıtası olarak kullandılar. Nihayet nüfuz ve iktidar Arap olmıyan Müslüman kavimlerin ellerine geçti. Araplar adeta çöllerine döndüler.»
Cilt 2. sahife 93, satır 25 ila 29.

12 — Ve nihayet mahut tarihte ki gayet sinsi (taktik), Âlemlerin Efendisini bir kumandan ve devlet reisi olarak medheder gibi görünüp O'nun aslî, ulvi ve münezzeh mâna ve hakikatine ağız dolusu sövmek, böylece güya yeni bir rütbe ve paye adına nihaî ve mefkûrevî rütbeyi, en haşin bir küfür asabiyetiyle ayaklar altında çiğnemektir:
«Aksi takdirde........'i her şeyi bir melekten alan ve aynen muhitine tebliğ eden ümmi, cahil, hissiz, hareketsiz bir put derekesine indirmek hatasından kurtulmak mümkün olmaz.» 
Cilt 2, sahife 93, satır 32 ilâ 35.


 

Büyük Doğu Dergisi - 22 Aralık 1950 - Sayı 40 - Sayfa 3

Necip Fazıl Kısakürek

Eylem


11 Mart 2012 Pazar

İhtilal Örgüsü


* "İdeolocya Örgüsü" [Necip Fazıl Kısakürek] ve 
"İdeolocya ve İhtilâl" [Salih Mirzabeyoğlu] 
kitaplarından ilhamla hazırlanmıştır. 
Y • P

4 Mart 2012 Pazar

EY TÜRK !..

EY TÜRK!.. 
TAM 173 YILDIR, HERGÜN BİRAZ DAHA BÜYÜYE BÜYÜYE ÜZERİNE YUVARLANAN VE TAM  89 YILDIR SENİ EZEN BU TARİHÎ TAŞI [ TARİH KALPAZANLIĞI, MADDECİLİK, SAHTE İNKILAPÇILIK, BATI UŞAKLIĞI, ŞAHSİYETSİZLİK, KOZMOPOLİTLİK, KÜFÜR] GELDİĞİ YERE GÖNDERECEK VE GELDİĞİ YERİN KAFASINI PATLATACAK OLAN 
İDEALİN HİZMETİNE GİR!.. [BÜYÜK DOĞU]

NECİP FAZIL KISAKÜREK


                                        

2 Mart 2012 Cuma

Kalır Dudaklarda Şarkımız Bizim...


‎...
1923 Ali Şükrü Bey
1925 Şeyh Said
1926 İskilipli Âtıf Hoca
1931 Erbilli Esad Efendi
1931 Ömer Muhtar
1951 Osman Batur
1965 Malcolm X
1969 Mustafa Bilgi
1970 Ertuğrul Dursun Önkuzu
1979 Metin Yüksel
1980 Sedat Yenigün
1980 Mustafa Pehlivanoğlu
1996 Cevher Dudayev
1999 Sancar Kartal
1999 Hızır Ali Muratoğlu
2001 Mahmud Esad Coşan
2004 Şeyh Ahmet Yasin
2006 Bayram Ali Öztürk
2006 Şamil Basayev
2009 Muhsin Yazıcıoğlu
2011 Usame Bin Laden
...