3 Ocak 2012 Salı

Teşkilât ve İdare



TEŞKİLÂT VE İDARE


· Fikir temellerini kurduğumuz ve oluş hedeflerini plânlaştırdığımız İslâm inkılâbı, başlı başına ve müstâkil (ideal) kıymetinde, bütün bir teşkilât ve devlet şekli gayesine sahiptir. Bu gayenin ismi, «Başyücelik devleti» ve teşkilâtıdır. Tafsilâtı ileride...

· Büyük Doğu'nun ilk devresinde tafsilâtlı bir seriyle inceden inceye çerçevelediğimiz bu devlet şekli Yunandan bugüne kadar gelen örnekler arasında misilsiz bir ilerilik ve yenilik temsil ettiği gibi, tarih boyunca gelmiş, ya ferdî, ya içtimaî, yahut da zümrevî irade hakimiyetine bağlı şekillerden teker teker herbirinin mahzurlarını bertaraf ettiği kadar, teker teker herbirinin faziletlerini toplayıcı son ve üstün buluştur. Öyle bir buluş ki, İslâmın «Şûra» ölçüsüne de sımsıkı bağlı...

· Tarih boyunca gelmiş devlet şekillerini ferdî, içtimaî veya zümrevî irade hâkimiyeti diye ifadelendiğimiz, mutlâkiyet, cumhuriyet veya tek parti diktatoryası olarak üç ana grupta toplayabiliriz, işte bizim Başyücelik mefkûremiz, bu şekillerin birbirine nisbetle fayda ve mahzurlarına karşı, faydaların herbirinden süzülüp, mahzurların herbirinde bırakıldığı, bir tamamlık ifadesidir.

· Yirminci Asrın ikinci yansından sonraki devlet teşkilât (ideal)i, belki bütün insanlık kadrosunda, bizim Başyücelik mefkûremizden ders ve gıda almaya mahkûmdur. Hasta liberalizma, bâtıl komünizma ve sakat faşizma tecrübelerinden sonra istikbâlin gayesi, belki bütün yer yüzünde, İslâm İnkılâbının bu şubesini benimsemek zorundadır.

· Teşkilât cephesi, (Büyük Doğu)nun ilk devresinde gergef gibi nakışlandırılmış olan bu dâvanın fikir özü, bir topluluğu, o topluluk içindeki en üstün ruh ve idrak kahramanlarının emir ve iradesine teslim etmekten ibarettir. Açıkçası, her sahadaki idrak soylularının, bir hastahanede ilmî doktorluk hâkimiyeti gibi mutlak hegemonyasını kurmak...

· Bu muazzam dâva yolunda en kısa ölçü şudur ki, halkı, kendi nefsini aşan hakikî hâkimiyet plânına çıkarmak için onu hakka esir etmekten ve başıboş kalabalıkları başı bağlı münevverler iradesine tâbi ve mahkûm kılmaktan başka yol yoktur. Hakikatte tam ve mefkûrevi hürriyet ve hâkimiyet demek olan bu zâhiri esaret ve mahkumiyetten gayrı her şekil, halkın maddesine ve kemmiyetine hürriyet verip, onun mânasını ve keyfiyetini mahrum bırakıcı günübirlik teselli dolaplarından başka bir şey değildir. Ve artık Yirminci Asır, bütün bu dolapların hazin tecrübesini yaşamış, herbirinin buhranı içinde yanıp yakılmış ve hiçbirinde muradına erememiş olmak vaziyetindedir.

· (İdeal) sizlikten parça parça kopmaya ve yarılmaya başlayan dünya cemiyetlerine, (ideal üstü mutlak ideal) ile beraber, bağlı olacağı içtimaî nizam (ideal) ini de bizzat bu davanın vâdettiğine inanıyoruz.


· Doktorların ilme esir oluşu ve keyfî hiçbir temayül sahibi olmayışı gibi, bütün fazilet ve hâysiyeti sadece hak ve hakikat bağlılığından ibaret olacak olan gerçek münevverler hegemonyasının müessise ismi, bizde «Yüceler Kurultayı»dır. Bu kurultayın reis kürsüsünün arkasında «Hâkimiyet Hakkındır!» cümlesi, yazılıdır; ve kanun onun kanunu, devlet onun devletidir. Devletin de, her bakımdan başı bağlı tek fert ve şahsiyet nezdinde mihraklaşmış remzleşmiş nihaî ve merkezî makam ifadesi, Başyüceliktir.


Necip Fazıl Kısakürek / İdeolocya Örgüsü


 

Hiç yorum yok: