31 Aralık 2011 Cumartesi

Arvasi Hoca'dan Pasajlar



Ben bu memleket gençliğinin çeşitli oyunlara gelerek Türkçü ve İslamcı kamplara bölünmesine karşıyım. Türk’ün İslam’dan ayrılması ve İslam’ın Türklükten tecrit edilmesi beni tedirgin ve rahatsız eder. Türk ve İslam şuurunun bir bütünlük içinde bulunmasını savundum hep. Türkiye de Müslüman gençliğin iki kampa bölünmesini istemiyorum. Bütün maksadım bunu önlemek… Önce “sentez” dedik, sonra bizi tatmin etmedi. Çünkü haklı olarak denildi ki; sentez: tez ile antitez arasında üçüncü bir buluşma noktasıdır. Ve haklıydılar şüphesiz bunu söyleyenler. Çünkü Türklük ile İslamcılık arasında bir zıddiyet yoktu ki; bunun sentezini yapalım. Ama bir kelimeye ihtiyacımız olduğu kesindi. İster buna Türk – İslam davası, ister Büyük Doğu, ister İbda deyin… Biz Türk’ün İslam ile yeniden kurtuluşuna ve kültür ve medeniyetinin ihyasına çalışıyoruz…

Türk – İslam ülküsü, en azından bin yıldan beri süregelen, A.Kerim Satuk Buğra Han’dan süre gelen davanın, yani Türk’ün İslamlaşması ve İslam’la yücelme davasının bir devamından başka bir şey değildir. Bir yeni ideoloji değildir. Tarihi bir oluşumun günümüzdeki devamıdır, Türk – İslam ülküsü… Yani Türk’ün İslam’la ebedi kaynaşması, bütünleşmesi, kültür ve medeniyetinin bununla yoğrulması demektir.

...

Evvela fikrin kavranması sonra müesseseleşmesi söz konusu olabilir. Fikir müesseseleşmeden önce gönülleri ve kafaları fetheder ve sonra müesseseleşir. Evvela fikir gücüyle mevcut olacaksınız, sonra da o fikir müşahhas biçimde ortaya çıkacak. Türk – İslam Ülküsü davasının her geçen gün biraz daha güçlenerek yürüyeceğine ve Türk’ü ihya davası olduğuna inandığım için bu müesseseleşmenin durdurulamayacağı kanaatindeyim. Evet, durdurulamaz çünkü tarihi bir kökü var. Türk kesin olarak görmüştür ki İslam’ın dışında mahvolmaktadır. Macarlar, Bulgarlar, Peçenekler. Ancak müslümanlaşarak Türklük kendini kurtarabilmiştir. Ve böylece İslam’a hizmet etmiştir. Türk, İslam’ın dışında büyük tehlikelere maruz kalacaktır. Biz, İslam’la kaynaşıp bütünleşen kültür ve medeniyetini İslam’la yoğuran bin küsur senelik bir Türklük varlığına dayanarak konuşuyoruz. Gelecek yine bu tarihi temele oturarak sürecektir. Yani Geleceğin Türkiyesi, İslami ve milli karakterini koruyan muasır bir Türkiye olacaktır. Kültür ve medeniyet planında konuşuyorum, yani siyasi planda değil.

...

Üstaddan bahsettiniz. Necip Fazıl Bey’den… O da Ülkücülerdeki dinamizme, motor gücüne inanıyordu. Bence Ülkücüler bu dinamizmi kaybetmiş değillerdir. O dinamizm o günkü şartlarda öyle tecelli etmiştir.

...

Arkadaşlarımızın bir kısmı hareketi bir siyasi hareket olarak sürdürmek istiyorlar. Yani bir parti hareketi olarak. Ben şahsen bir kültür hareketi olarak kalmasını istiyorum. Yani partiler üstü bir hareket… Hiçbir partiye ram olmadan, bir kültür ve medeniyet hareketi içinde yayılmasını istiyorum. Çünkü mesele Türk milletinin bütünlüğünü koruma meselesidir. Belki bizi savunan 10 tane parti olabilir. Benim için önemli olan bu değildir. Benim davamı savunan belki yirmi dergi çıkabilir… Hepsini savunurum. Yani beni destekleyen, bu davayı destekleyen herkesi destekleyeceğim. Ve beni köstekleyen herkesi rakip bileceğim. Bu yüzden partiler içinde bizi destekleyen olursa teşekkür ederiz.

Biz siyaseti küçümsemiyoruz. Siyaset olmadan bir memleket idare edilemez. Memleketin siyasi kadrolara ihtiyacı vardır. Ama memlekette siyasi hareketin dışında ona yön veren onlardan bağımsız fikir hareketlerine de ihtiyaç vardır. Yani fikri bir siyasi partiye mal ettiğimiz zaman fikir kaybeder.

...

Biliyorsunuz sosyolojide bir kaide vardır; bir kültür hareketinin güçlenmesi, temaslarla mümkündür. Kapatın bir havzaya bir insan grubunu orada ilkel kalır. Ama salın cemiyet kendi özünü kaybetmeden, temaslarla beslenir. Bence Ülkücü hareket şu anda kendini beslemektedir. Okuyup araştırmaktadır. Kendini sorgulamaktadır; Kritik etmektedir. Dününü bugününü ve yarınını o temel üzerine oturtmak istemektedir. Kimileri henüz bu kritiği yapmaksızın dergi ve gazeteler çıkartmakta 2 -3 sayı sonra pişman olmaktadır. Sonra yeni bir dergi çıkartmaktadır. Bu, hareketin dinamizmidir. Burada hedef olarak gaye birdir. Türk – İslam medeniyetinin ihya davasıdır. Nereye giderseniz gidiniz budur. Ama bu sadece Türkiye’ye mahsus bir hareket olarak kalmaktan da öte, bir gün Allah dilerse İslam âleminin, bir gün Allah dilerse beşeriyetin kurtuluşu için halka halka büyüyen bir harekete dönüşebilir. Yani dün düşük bir hareket olarak başladı, halka halka temas kurarak geniş kitlelere doğru açılıyor. Yarın nerede nasıl bir şekil alacağını bilemiyoruz. Ama bu hareketin durmayacağı, önlenemeyeceği kesindir. Çünkü ben şuna iman etmişim; Türk ayağa kalktığı zaman İslam dünyası ayağa kalkacaktır. Selçuklu çöktü İslam dünyası köleleşti, Osmanlı çöktü İslam dünyası sömürgeleşti. Biz ayağa kalkacağız ve İslam dünyası ayağa kalkacak. İslam dünyasının ayağa kalkması demek beşeriyetin büyük kurtuluşa adım atması demektir. Böyle bir ümit ve haz içinde bulununca, Ülkücü hareket bir fetih hareketi halinde, şu anda birçok noktayla temas halindedir. Bu temasla bir şeyler almakta ve bir şeyler vermektedir. Ama işin temelinde bir ihya hareketi vardır.

Bunun için Türk – İslam Ülküsü, Büyük Doğu İdeolocyası’nın bir parçasından başka bir şey değildir. Hatta bir devamından başka bir şey değildir. Biz Necip Fazıl’ı kendi şairimiz, kendi edibimiz, kendi mütefekkirimiz ve kendi bayraktarımız kabul ederiz. Hatta bana göre Necip Fazıl 20. yüzyılda Resulullah’ın şairidir, edibidir. Bizim dehasına inandığımız, sevgisini kazanmak için çırpındığımız sevgisini kazandığımız ve kendisini çok sevdiğimiz Necip Fazıl Bey bizim hayatımızda ve hareketimizde etkili olacaktır. Bu etkiyi her geçen gün biraz daha fark edeceksiniz.

Biz şimdi anayasalarla kanunlarla boğuşmuyoruz. Anayasa ve kanunların düzenlediği sınırlar içinde; kanunları ve sınırları elimizden geldiği kadarıyla,(Üstadın tabiriyle) gererek netice almaya çalışıyoruz. Yoksa kanunsuzluk zemininde dolaşmayacağız. Ülkücülerin daha önce kanunsuz zeminlerde dolaştırılırsa bundan sonra dolaşmayacağız demeleri tabidir. Fakat ben dolaştıklarını sanmıyorum. Bazı çocuklar dolaşmışsa ve bazı kanallar tarafından buna itilmişlerse bir daha bu hale düşmeyeceklerdir. Gördük; bazı kuvvetler ülkücülerle suç işletmişlerdir. Mahkemelerde gördük; suç işletmek için özel tuzaklar kurulmuş

Mahkemelerde ülkücü hareket şöyle itham edildi: Devlet varken siz niçin bu işleri yaptınız? Bu iş devletin sorumluluğundaydı, siz memleketin düzenini sağlamaya kalktınız. Bu soru çok müşkül duruma soktu işi. Devlet yoktu diyeceksiniz suç, devlet vardı diyeceksiniz suç. Şimdi ülkücü hareket haklı olarak kendini toparlamıştır. Devletin yapacağı görevlere bilhassa asayiş görevlerine girmeyecektir, girmemelidir de. Böyle hareket etmesi uygundur.

İnanmış olarak, dava adamı olarak iyimserim… Hep bunu telkin ettim… Bunu kendime de yaparım. Ben, Türk- İslam Ülküsünün yani Türk- İslam kültür ve medeniyetinin ihyası davasının, ülkücü hareketin her geçen gün biraz daha güçlenerek ilerlediğine inanıyorum. Büyük Doğu mektebinden yetişen ben; Necip Fazıl Bey’i bu davanın önemli hem çok önemli bayraktarlarından biri olarak görüyorum. Ülkücü camia Necip Fazıl Bey’i her gün biraz daha benimseyerek ilerleyecektir. Hareket bir kültür hareketi olarak gelişecek, zamanlara ve şartlara göre müesseseleşecektir.

Aceleci değiliz. Hiç acelemiz yoktur. Gayret bizden Tevfik Allah’tandır. Bize düşen sabırlı bıkmadan çalışmaktır. Arkadaşlarımda öyledir. Yorulmadan çalışırız. Ve neticesini de mükâfatını da Allah’tan bekleriz.

Üstadın dediği gibi yarın elbet bizimdir. Yarın mutlaka bizimdir ve bizim olacaktır. Bizim zaferimiz Türk devlet ve milletinin zaferi olacaktır. Bununla da kalmayacak esir Türklüğün ve İslam âleminin kurtuluşuna ışık tutacaktır. Kim bilir belki de beşeriyetin kurtuluşuna öncü olacaktır. Beynelmilel bir karakter bile kazanabilecektir.

Biz, bütün sahte mabutların yıkılacağı bir gün geleceğine inanıyoruz. Bütün bu sahte mabutlar tarihin çöplüğüne dökülecek ve Allah’tan başka ilah olmadığı anlaşılacaktır. Mukaddes kitabım da sevgili Peygamberimizde haber vermektedir.

Seyyid Ahmet Arvasi / Son Röportajından



Hiç yorum yok: