30 Aralık 2011 Cuma

İhtilâl Tekniği Üzerini Kısa Bir Not

   

İhtilâl Tekniği Üzerini Kısa Bir Not

Gelişim Yayınları’nın "Devrimler ve Karşı-Devrimler Tarihi Ansiklopedisi"ni okuyoruz şu an. Neredeyse Fransa İhtilali’nden sonraki tüm büyük ihtilalleri gözden geçirdik; başarı ve başarısızlık sebepleri vs. Gerçi bundan önce de aynı kanaatlere sahiptik fakat, konuya giriş vesilesi kıldık. Tespitlerimizi sizinle de paylaşmak istiyoruz izninizle:


1) İdeolojik temeli olmayan ihtilaller başarıya ulaşamıyor


2) Tüm ihtilaller içtimai bünyeye uygun düşen teşkilat ve kadro hareketlerinin ürünü.

Not: Her mevzuun kendine has “usul” şartına sahip olması gibi, içtimai gurup ve kurumlar da kendilerine uygun irtibat, anlaşma ve haberleşme vasıtalarını seçerler. Şuur süzgeci davası!....

3) İhtilal hareketinin her aşamasında şiddet hareketleri ancak o zaman ve şartlarda içtimai bünyece hazmedilebildiği oranda kullanılıyor. Bir ihtilal hareketinin başarısı, şiddeti fikrin mâledilmesine yaptığı hizmetler çerçevesinde ele almasına bağlı. Burada şiddet-fikir-halk üçlemesi önemli. Halkın şiddete bakışı belirleyici. Bu konuda bir diğer önemli nokta ise uygulanan şiddetin izahını yapma imkanları. Yani öyle durumlar var ki halk şiddeti arzular halde olur, fakat uygulanan şiddet hareketlerinin bu arzu ve ihtiyaca hizmet ettiğinin izahı yapılamaz. İzah konusunda ise sanıldığının aksine bilgilendirmeden ziyade güvene dayalı temsil gücü belirleyici. Aslında bu konuyu "İhtilalci harekette şiddet ve psikolojik temelleri"başlığı altında incelemek lazım.


4) Geniş manası ile "iletişim-irtibat-anlaşma" konusu "hayati" önem arz ediyor. Geniş manası ile derken iki unsuru öncelikle belirtmek isteriz:


Birincisi, temsil edilen Dünya Görüşü’nün kitlelerin öncelikli meselelerine derman ve çözüm olarak tekliflerinin, açık bir program halinde halkın diline çevrilmesi...

İkincisi ise, halkın örfi iletişim kurumlarını kullanma becerisi, yeteneği. Yani birincisi sindirime hazır gıda, ikincisi ise sanki biberon. İsterseniz buna "Uygun Esas, Uygun Usul" Prensibi diyelim.

Not: Henüz zihnimizde olgunlaşmış bir şey değil fakat, Anadolu’da "Kahvehane Kültürü" ve "Sohbet"geleneği malum. İster yeni bir kurum olsun isterse mevcut kurumlardan herhangi biriyle olsun "Uygun Usul" zımnında değerlendirilebilir bizce. Bu konuda geçmiş tüm hak–batıl kitleselleşebilmiş hareketleri incelediğimiz zaman, Anadolu insanının bu seçiciliğini görürüz. Tecrübe ilimdir. Burada imkanlar ve ideal arası muhasebe zorunluluğu kendini dayatıyor!...

Fakat hemen şunu belirtmek lazım, böyle bir yapıya geçiş için imkanların yetersizliği söz konusu olsa bile, "açık ve net ara hedeflerle belirlenmiş bir programın varlığı" üç tür etki doğuracaktır.


1) Önünü görme etkisi; sisli bir yolda yol çizgisinin veya öndeki aracın varlığının sürücü üzerindeki rahatlatıcı etkisi buna ne güzel bir misal!..

2) Ulaşılabilirlik; bebeği harekete geçirmede annenin kullandığı usul!.. Yakınlaştırma.


3) İş içinde eğitim; kıt kaynakları etkili kullanma ve halkla temasın kaçınılmaz olarak meydana çıkaracağı benimsetme ve anlatma güçlüklerinin fikrin halkın diline çevrilmesi-güncelleştirilmesi konusunda yapacağı geri bildirim ve buna bağlı teferruatçılık şuuru!..

Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, programın tümüyle, yani özellikle nihai safhalarının süreç başında veya ortasında hemen gündemin başına oturtulmaması gereği... Bu konudaki açığı, fikrin genel karakteri ve tavrına havale etmek!..

Abdullah Kuloğlu

Hiç yorum yok: